Haftanın Kitapları: 28.07.2010

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Jale Balcı

Antakya ve Yemekleri

Remzi Kitabevi, 2010, 143 s.

Yaklaşık beş ay Antakya’da kalmış, yemekleri ve başta künefe olmak üzere tatlıları tatmış biri olarak tariflere ulaşmanın benim için ayrı bir önemi var. İlk başta belki baharatlarla pek arası olmayanlar için biraz baharatlı, acı gelmekle birlikte, tatlara alıştıktan sonra gerçekten de unutmak pek mümkün değil Antakya yemeklerini. Yemekler bir tarafa, Antakya şehri için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Özellikle ilk dikkati çeken, yaya geçitlerine adım attığınızda –elbette bazı istisnalar da olmakla birlikte– sürücülerin yol vermek konusunda gösterdikleri anlayış olmuştu. Bunun yanı sıra tarihi önemiyle, günümüze ulaşan yapılarıyla, mozaik müzesiyle vd gidilip görülmesi gereken şehirlerden biri – yemekleri de cabası. Jale Balcı da anlaşıldığı kadarıyla bu doğrultuda bir düşünceyle kaleme almış kitabını; kitabın ismine de yansıyor, kitaba “Antakya Yemekleri” değil de “Antakya ve Yemekleri” isminin verilmiş olmasının sebebi Jale Balcı’nın yemek tarifleriyle birlikte Antakya sokaklarından, çarşısından, müzesinden, mitolojiyle ilişkisinden, cami, kilise ve havrasından da bahsediyor oluşu.

Yemeklere geçersek; tabii ki çok sayıda tarif yer alıyor kitapta. Hepsine tek tek değinmek imkânsız, dolayısıyla “kişisel” bir eleme yaparak tanıtmamız gerekirse: Örneğin sac oruğu, aslında bir çeşit içli köfte sac oruğu, ama yuvarlak ve yayvan bir şekilde, çok ince olarak hazırlanıyor. Yine yaygın olarak bilinen, ama hazırlanışı ve tadı itibariyle farklılıklar gösteren yemekler de var Antakya mutfağında; humus ya da çökelek gibi. Zahter salatası da ön plana çıkarılabilir; zeytinli ya da peynirli olarak hazırlanan bu kekik salatasının özelliği zahterle, yani Antakya kekiğiyle hazırlanıyor oluşu... Yemeklerin ardından tatlılara geldiğimizde, kuşkusuz başı künefe çekiyor; bunun yanı sıra –bildiğim kadarıyla Adana’da da iyi bilinen bir tatlı olarak– bici-bici ya da diğer ismiyle haytalı tatlısı var ve yine değişik bir hazırlanışla ve görünüşle kabak tatlısı da Antakya’nın akla ilk gelen tatlıları arasında.

Son bir not; kitap büyük boy, ciltli ve bol görsel malzemeyle renkli olarak hazırlanmış, bir başka deyişle içeriğiyle olduğu kadar görünüşüyle de ilgi çekici Jale Balcı’nın Antakya ve Yemekleri isimli kitabı.

Selim İleri

Oburcuk Mutfakta

Everest Yayınları, 2010, 638 s.

Oburcuk Mutfakta, aslında daha önce farklı yayınevlerinden birçok baskısı yapılmış üç kitabın bir araya getirildiği bir toplam; Selim İleri’nin Evimizin Tek Istakozu, Oburcuğun Edebiyat Kitabı ve Rüyamdaki Sofralar isimli kitapları bir arada ve –son zamanların “popüler tasarımı” denebilir– cep kitabı boyutunda basılmış. Selim İleri’nin mutfakla olan yakın temasına tanıklık ettiğimiz (hatta arka kapakta da Selim İleri bir “mutfak faresi” olarak nitelendirilmiş), kuşkusuz “edebi tada” da sahip bir yemek-anı kitabı Oburcuk Mutfakta. Özelde mutfağa, yemeklere, ama genel anlamda da İstanbul’a, anı kitaplarına, edebiyata düşkün olanlara hitap eden, geniş bir okur kitlesine seslenen bir kitap.

Mehmet Ömür

Kadehteki Aşk: Şarap

Zigana Yayıncılık, 2010, 232 s.

Şarap konusunda çok da kaynak sıkıntısı çekildiği söylenemez, bunun son örneklerinden biri de Mehmet Ömür’ün kitabı. Mehmet Ömür ismi, konuyla ilgilenenlere yabancı gelmeyecektir; Tempo dergisi ve Vatan gazetesinin pazar ekinde yayımlanan “Şarabi” köşesindeki yazılarından dolayı – zaten kitapta da bu yazılar derlenmiş. Genel olarak yazılarda şarabın sağlıkla ilişkisi, tarihi, bağcılık, şarapçılık, tadım notları ve üzümlerle ilgili bilgiler yer alıyor. İçinde bulunduğumuz mevsime uygun olarak Mehmet Ömür “Yaz şarapları” başlıklı yazısında özellikle roze şarapları tavsiye ediyor; üstelik üzüm çeşitlerinden yola çıkarak yaz mevsimi için uygun şarapları, markaları da sıralamış. 

Murat Gökçen, Aysun Gökçen

Diyetle Gelen Sağlık

Remzi Kitabevi, 2010, 376 s.

Diyet kelimesi ister istemez zayıflamak, “güzel görünmek”, “yakışıklı görünmek” gibi son yıllarda içleri iyice boşaltılmış tabirleri akla getiriyor, gerçekten de kimi zaman inanılmaz boyutlara ulaştığına tanıklık ediyoruz bu durumun. Diyetisyen çift Murat ve Aysun Gökçen’in birlikte kaleme aldıkları kitapta bu boyut da ele alınmış, ama aslen, belki de daha önemli olarak işin sağlık kısmı da ön plana çıkarılmış, hastalıklar çerçevesinde öneriler sunulmuş. Örneğin sara hastalığında, gastrit hastalığında, baypas ameliyatı sonrası beslenme ve diyet örnekleri verilmiş ya da antideprasan ilaç kullananlar için öneriler sunulmuş. Aynı zamanda vücuda zararlı maddeler (özellikle katkı maddeleri), vitaminler ve minarellerle ilgili, yaşa göre beslenmeyle ilgili bilgiler de yer alıyor kitapta.